21 Ekim 2014 Salı

Ahmet Çiğdem'in Cevabı

Cevabınızı okudum; “siyaset”den “siyasal olan”dan ne anladığınız konusunda bir fikir edinemedim. Belki bu hususta kendinizi daha sarih ifade etmelisiniz. “Sol”, “sosyalizm”, “komünizm” kavramlarının arasındaki farklar ve bu farkların “siyaset” olarak hangi çatışmaları ihtiva ettiğine dair tartışmaları da, Lenin ve Troçki okuyan birisi olarak –yine- belki daha yakından takib etmeniz faydalı olabilir.
Genel olarak düşünme biçiminizin ve kavramsal dünyanızın “okazyona” bağlı savrulmaları ve bu savrulmaların düşünsel sonuçları konusunda da bazı belirsizliklerin hâlâ sürdüğünü söylemeliyim. “Büyük Öteki” yoktur- mesela, bu önerme bir moment, belli bir kavramsallaştırım içerisinde işlevsel olabilir ama, bu aynı şekilde, “Büyük Öteki vardır” önermesinin de işlevsel olabileceği, teorik ve politik uğraklar da mevcuttur.  Takib ettiğiniz literatüre bağlı olarak, bu tamamen, simgesel, imgesel ve Gerçek’in nasıl kavramsallaştırıldığıyla ilgili pratik bir meseledir.
Siyaset, pozitif bir belirlenim, vargısal bir edim, nedensel bir aktüalizasyon değildir. Bir tür iradeciliğin, istemciliğin, yahut objektivizmin sonucu da değildir. “Müsbet bir teklif” hiç değildir. Sonuç olarak, bir tür projenin, programın, iyi tasarlanmış toplumsal bir mühendisliğin konusu, nesnesi de değildir; fakat böyle anlaşılabilir ve bu minvalde siyaset de üretilebilir. Utopyalar, Comte’un Catechisme’i, Necip Fazıl’ın Başyücelik Emirleri veya Medine Vesikası sizin anlamaya yatkın olduğunuz türden, “pozitif” bir siyaset öneriyordur herhalde, fakat bunlarla, değil bir gerçekliği anlamak, apartman idare etmek bile mümkün olmayabilir—bütün “somutluklarına,” ve “pozitif imâlarına” rağmen. “Müsbet teklifleri yok” dediğiniz insanların, teklifi çok ve siz bunu biliyorsunuz. Onlardan tam olarak ne istediğinizi biliyor musunuz? Peki kendiniz tam olarak ne istiyorsunuz?
Tartışma konusuna dönersek, kendimi tekrar etmeme izin verirseniz eğer, “siyaset teorisinin eksikliği” için adres, sosyalizm ve komünizm değildir. Kapitalizm meselesine gelince. Bu konudaki çaresizlik sadece sosyalistlerin meselesi olmasa gerektir. Bütün insanlığı ilgilendiren bir “durum”dan söz ediyoruz. Kapitalizmin daha fazla büyümesine imân eden sağ teklif, kapitalizmi daha sosyal adaletci ve eşitlikci kılmaya yönelik sol teklifle kapitalizmin nihaî gerçeklik olduğunda ortaklaşır. Bütün kitaplı dinler, kapitalizmle bir biçimde uzlaşmıştır. Komünist tahayyül, burada devreye girer. Komünizm, bir siyasal ve toplumsal rejim değildir; daha eşit ve özgür bir dünyanın, adaletin, merhametin ve şefkatin olumlandığı bütün çabanın “adı”dır. Bu çaba, kapitalizme karşı direnmeye değil, ötesinde bir imkâna inanır. Siz mümin bir insansınız; müminler dünyaya zafer için gelmezler, gariplerin kitabında muzaffer olacaklarına dair bir kayıd bulunmamaktadır. Bu tarihsel aşamada belki yenilmekten başka bir seçenek yoktur. Sözde-aktivizmin en büyük silahı, “yine yenil, hep yenil, güzel yenil” ağlaklığı değil, tabiatıyla kasteddiğim.
Son olarak, tamamen yazdıklarınıza bağlı olarak, uzaktan, size dair beslediğim ümidin, bir tür sağ savrulmayla hebâ olabileceği endişesiyle, size ancak  “kızdığımı” söyleyebilirim. Şu son yazdığınız yazınızın sarkazmı, bir müddet önce –haklı olarak- eleştirdiğiniz Yusuf Kaplan’ın toptancılığıyla nasıl mesafelenecek? Öleni, yaşayanı birer birer kurşuna dizdiğiniz yazınızı, Haşmet Beyle bitirmenizi anlayışla mı karşılamalıyız? Belki bu yönde kaygılarınız vardır, bilemem, şu zavallı sosyalistlere ve komünistlere karşı yönelttiğiniz eleştirileri, dönüp, içinde yer aldığınız “bağlama” da yöneltmek istemez misiniz? Bu, üstelik şimdi, sadece teorik bir mecburiyet değil, aynı zamanda ahlakî bir yükümlülük olarak ortada durmaktayken?
Kendimi anlatmaktan nefret ederim. Hele buna mecbur edilirsem, daha çok nefret ederim. Yine de şunu belirtmeme izin verin: kendi adıma, AKP konusunda, din vs. konusunda, içerisinde yer aldığım tek mecra olan Birikim dergisinde yılıp çizilenlerden, bu derginin majör figürlerinin epeydir sürdürdüğü ve hiç onaylamadığım çizginin karşısında farklı şeyler söylemeye çalıştım. Fakat belirteyim, bunu Birikim dergisinde yapabildim ve İletişim Yayınları tarafından yayınlanan kitabımda. Sadece Gezi Olayı konusunda yazdıklarıma bakılırsa, neyi kasteddiğim daha iyi anlaşılacaktır. O yüzden Türk solu filan gibi genellemeleri ihtiyatla yapmak, yapıldığında da ihtiyatla karşılamak gerekir. Size de bunu öneririm.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder